Din aleminin sanal buluşma platformu!
Yeni Sayfa 1

Favorilerime Ekle   Anasayfam Yap

Genel Sunumlar İlköğretim Sunumları İlköğretim ve Lise Sınıfları Ortak Sunumlar Lise Sunumları  
Yeni Sayfa 1
Başyazı: "İSLAM’DA ÇALIŞMANIN EHEMMİYETİ"
Çalış” dedikçe Şeriat, çalışmadın durdun,
Onun hesabına birçok hurafe uydurdun!
Sonunda bir de “tevekkül” sokuşturup araya,
Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!

Çalışmak hiç şüphesiz insanoğlunun asli görevlerinden olup insanı insan yapan en önemli değerlerden birisidir. Aslında bu erdem sadece insana özgü kılınmamış yeryüzünde hiçbir şeyi boşuna yaratmayan Yüce Allah her varlığa evrende bir görev vererek kainatta bulunan her canlı Yaratıcısının kendisine verdiği bu kutsal misyonu eksiksiz olarak yerine getirmeye çalışmıştır. Maddenin en küçük yapı taşı olan atomdan tutun da insan hafsalasının alamayacağı büyüklüğe sahip olan galaksilere kadar, insan vücudundaki organlardan çeşit çeşit bitki ve hayvanlara kadar her canlı Yüce Allah’ın kendisine verdiği vazifeyi eksiksiz olarak yerine getirmeye gayret etmektedir. Şurası unutulmamalıdır ki, çalışarak kazanmak insan için son derece önemli bir gurur ve onur kaynağıdır. Meşru olmak şartıyla hangi iş olursa olsun çalışma asla utanç duyulmaması gereken bir uğraştır.

Çalışmak İslam dininin de emrettiği evrensel ilkelerden birisidir. Dinimiz çalışmaya büyük önem vermiş, çalışıp helal yoldan rızkını temin etmeyi kutsal bir vazife olarak telakki etmiştir. Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerimde çalışmayla ilgili olarak yaklaşık 360 ayet ve Hz. Peygamberin yüzlerce hadisinin bulunması İslam dininde çalışmaya verilen ehemmiyeti ortaya koymaktadır. Bu konuda Yüce Allah “İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur. Onun çalışması yakında görülecektir. Sonra ona tastamam karşılığı verilecektir."(53/Necm, 39-41) buyurarak çalışmanın önemini vurgulamıştır. Hz. Peygamber “İki günü eşit olan aldanmıştır” hadisiyle hayat boyu çalışmanın önemine sürekli ilerleme ve gelişme göstermenin gerekliliğine vurgu yapmıştır. Hz. Ömer de boş oturan bir grup insana hitaben: “Çalışmadan boş oturup da “Ya Rabbi, bana rızık ver” demeyin. Çünkü gökten ne altın ne gümüş yağar” diyerek çalışmanın gerekliliğine işaret etmiştir. “İşleyen demir pas tutmaz” sözü de geleneğimizde atalarımızın çalışmaya verdiği önemi ortaya koymaktadır.

İslam dininde tembelliğin ve miskinliğin asla yeri yoktur. Çalışmamak ve tembellik yapmak hem Allah hem de insanlar tarafından hoş karşılanmayan bir durumdur. Hz. Peygamber bu konuda “Sizden birinin hamallık yapması (çalışarak kazanması) insanlardan herhangi bir şey dilenmesinden daha hayırlıdır.” buyurmuştur. Yine Hz. Peygamber “Veren el, alan elden üstündür”(Buhari, Zekat 18) buyurarak İslam dininin kimseye muhtaç olmadan alın teri ve el emeğiyle çalışıp kendi rızkını kazanmaya verdiği ehemmiyeti ortaya koymuştur. Öyle ki Hz. Peygamber tembelleri, miskinleri ve başkasının sırtından geçinenleri hiçbir zaman sevmemiş bu tarz davranışları da hiçbir zaman tasvip etmemiştir. Bununla ilgili olarak Hz. Peygamber’den şöyle bir anekdot anlatılır: “Hz. Peygamberin yanında bir gün birini övmüşler. Şöyle iyidir, böyle iyidir, hep ibadetle vakit geçirir” demişler. Peygamberimiz: “Bu adam ne ile geçinir?” diye sormuş. “Ya Rasulullah, ona biz bakarız, o sade ibadet eder demişler.” Peygamberimiz: “Siz ondan daha iyisiniz.” buyurmuşlardır. Buradan da anlıyoruz ki Hz. Peygamber bizlere her zaman çalışmayı telkin etmiş ve O, “İnsanlara dilenmeyi değil, didinmeyi öğretmiştir.” (Abdullah Özbek, Hz. Muhammed: Bir Eğitimci Olarak, s. 58). Çünkü şunu rahatlıkla ifade edebiliriz ki tembellik ve miskinlik insan için tam bir yüz karasıdır. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy bu durumu şu beytinde çok veciz bir şekilde ortaya koymuştur: “Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası; dostunun yüz karası, düşmanının maskarası.” diyerek O, tembelliğin ve miskinliğin insanı düşüreceği rezilliğe işaret etmiştir. Yine bir başka beytinde O, “Bir baksana gökler uyanık, yer uyanıktır. Dünya uyanıkken uyumak maskaralıktır.” ifadesine yer vererek çalışmanın önemini vurgulamıştır. Bu konuyla ilgili olarak Ahmet Hamdi Akseki de şunları ifade etmiştir: “Bakınız şu bizim dinimizin büyüklüğüne, bakınız dinimizdeki şu eşitliğe, şefkat ve merhamete! Bizim dinimiz herkese çalışmakla emrediyor. “Çalışın, çabalayın, para kazanıp zengin olun, herkes kendi kazancına bağlıdır, tembel tembel oturmayın” diyor. Tembelliğin dünya ve ahret yüz karası olduğunu söylüyor. Onun için her Müslüman’ın durmadan çalışması ve çalışkanlığı ile tanınması lazımdır.” ( Akseki, Yavrularımıza Din Dersleri, s. 94)

Alın teriyle çalışarak kendisini ve çoluk çocuğunu kimseye muhtaç bırakmayan rızkını helal yollardan temin eden insanın kalbi mutmain olur ve içi huzurla dolar. Hz. Peygamber’in “Hiçbir kimse, kendi elinin emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir.”(Buhârî, Büyu’: 15) sözünden hareketle Akseki de “Müslüman çalışkan olur, tembel olmaz. Kimseye el avuç açmaz; kimseye yük olmaz, Allah yerde gökte ne varsa, hepsini insanların faydalanması için yaratmıştır. Çalışıp onlardan faydalanmak bize düşer.” (Akseki, Öğretmen Ve Öğrencilere Yardımcı Açıklamalı Din Dersleri, s. 76) diyerek Müslüman’ın kendi alın teri ve el emeğiyle çalışmasının önemine işaret etmiştir.

Çalışmak amma sadece bu dünya için çalışmak değil elbet, çünkü insanın sade bu dünya için çalışıp çabalaması onun mutluluğu için yeterli değildir. İnsanın dünya ve ahiret saadeti için hem dünya hem de ahiret için çalışmasının gerekliliğini Hz. Peygamber: “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışın” sözüyle vurgulamıştır.

Günümüzde bizi en çok üzen ve bizi en çok rahatsız eden konulardan birisi de İslam dini çalışmaya ve ilerlemeye bu kadar ehemmiyet vermiş olmasına rağmen Müslümanların içine düştüğü tembellik ve miskinlik olmuştur. Bu durumun en önemli sebebi Müslümanların tevekkül anlayışını yanlış yorumlaması, çalışmayıp tembel ve miskin oturup her şeyin Allah’tan gelmesini beklemesi olmuştur. Bunun neticesi malumdur ki hüsran olmuştur ve İslam dünyası halen bu anlayışın getirdiği olumsuzlukları yaşamaktadır. Burada şunu kesinlikle vurgulamalıyız ki, Müslümanlığın içinde bulunduğu bu içler acısı tablo en ekmel din olan İslam dininden değil Müslümanlığı doğru bir şekilde anlayıp onu içselleştirerek uygulama boyutuna geçiremeyen biz Müslümanlardan kaynaklanmaktadır. Oysa okumanın ve çalışmanın öneminin iyi kavrandığı dönemlerde şanlı ecdadımız ilim ve teknikte en üst seviyeye ulaşmış sa’y ve gayreti sayesinde adeta bütün dünyayı hakimiyeti altına alabilmeyi başarmıştır. Öyle ki çalışmanın getirdiği refahla toplumda sadaka verecek bir tek kimse dahi kalmamış hatta atalarımız “Gureba-i Laklakan” adıyla sakat ve yaşlı leylekleri korumayı amaçlayan vakıflar bile kuracak kadar üstün ve ileri bir medeniyet kurmayı başarmışlardır.

İslam dininin çalışmaya verdiği önemi çocuklarımıza güzel bir şekilde anlatarak ve uygulamada da en güzel şekilde örnek olarak onlara dini, vatanı ve milleti uğruna en iyi şekilde hizmet etme bilincini kazandırmalıyız. Onlara gelecekte hangi işi yaparlarsa yapsınlar bulundukları mevkiinin en iyisi olma ve insanlığa en üst düzeyde hizmet etme şuuru kazandırmalıyız. Şurası iyi bilinmelidir ki, Yüce Allah’a boşa geçirdiğimiz her bir dakikanın hesabını vereceğiz öyleyse zamanımızı boşa geçirmemeye dinimiz, vatanımız ve milletimiz uğruna hayırlı vazifelerde bulunmaya özen göstermeliyiz. Çünkü çalışkan insanı Allah da sever, kul da. Sözlerimi M. Akif Ersoy’un bir dörtlüğüyle tamamlamak istiyorum:

“Allah’a dayandım, diye, sen çıkma yataktan,
Manayı tevekkül bu mudur? Hey gidi nadan.
Ecdadını zannetme, asırlarca uyudu,
Nerden bulacaktın, o zaman eldeki yurdu.

Alim BAYHAN
 
06.05.2011

Bu haber toplam 3230 defa okundu

İlk Yorumu Siz Yazınnn

Yorum yazabilmek için sistem girişi yapmanız gerekir.

       Benzer Haberler

Ayşe Ünal AYDIN: RAMAZAN AYI VE TERAVİH NAMAZI

Ayşe Ünal AYDIN: GÜLÜMSEYİN

Alim BAYHAN: DÜNDEN BU GÜNE DİN EĞİTİMİ VE İMAM-HATİP OKULLA

Ayşe Ünal AYDIN: YENİ NESİL TESETTÜR

Ayşe Ünal AYDIN:
"BİR AŞK HİKAY

Ayşe Ünal AYDIN:ZAMANIN ÖNEMİ VE YI

BAŞYAZI:"HİCRET" Ayşe Ünal

ANA-BABAYA İTAAT Mİ? İHSAN MI? Ayşe Ünal AYDIN

DENİZLİ’DEKİ BİR ETKİNLİĞİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ Ayşe ÜNAL AYD

ÇOCUK EĞİTİMİNDE ŞEFKAT VE SORUMLULUK DENGESİ Alim BA

KUR'ÂN TİLAVETİNDE KEMİYET Mİ? KEYFİYE

Konuk Yazar Rasül ÇÖVÜT: YENİ EĞİTİM SİSTEMİNDE İMAMHATİP OR

"DENİZLİ '4+4+4'E HAZIR" TOPLAN

NASIL BİR UMRE?... Ayşe Ünal AY

GÜLLERİN EFENDİSİ A. Ünal AYDIN

"GÜLLERİN EFENDİSİ":EFENDİMİZİN HAYATI SETİ TAMAMLAND

DENİZLİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ AÇILDI

Konuk Yazar Dr.Müh.Haluk Günerman: "JAPONLAR HAKKINDA İKİ TE

SUEDA NUR TEKİN'DEN BİR HİKAYE: "ZEYNEP ile MERYEM

Başyazı: YILBAŞINDA NOEL BABA BEKLEYEN ÇOCUKLARIMIZ

Konuk Yazar: A. Cüneyt TEKİN: ŞEB-İ ARUS KAVUŞMA GECESİ

ÖMÜRLERİ RAMAZAN OLANLARIN AHİRETTEKİ BAYRAMLARI MÜBAREK

HATA VE SEVABIMIZLA

AHMET ŞİŞMAN HAKK'A YÜRÜDÜ.

Başyazı: "İSTANBUL’UN FETHİNDEN GÖNÜLLER FETHİNE"

"Din Eğitiminde Müslüman, Öz Vatanında Parya! ÖYLE Mİ?!!

Başyazı: "İSLAM’DA ÇALIŞMANIN EHEMMİYETİ"

Başyazı: “KUTLU DOĞUM HAFTASI”: HZ. PEYGAMBER SEVGİS

Başyazı: BİLGİSAYAR EĞİTİM İÇİN BİR FIRSAT MI? YOKSA TEHL

Başyazı: ÇOCUKLAR İÇİN DİN EĞİTİMİNİN LÜZUMU

 

 

Yeni Sayfa 1

   
   
E-Posta:
Şifre:
Beni Hatırla

Kaydol

Şifrem?

 

   Site İstatistikleri

   
  Bugünkü sayaç: 71
  Toplam sayaç: 1.182.504
  Toplam Doküman: 1063
  Üye Sayısı: 10097
   



Yeni Sayfa 1

duaistiyoruz@dinalemi.net

Tasarım-Hosting: Spark Bilişim