GÜLLERİN EFENDİSİ

"Güllerin Efendisi" tabirine belki yakın sayılabilecek bir geçmişte aşina olduk, ama uzun zaman önce Rasül-gül ilişkisini irdelerken görmüştüm ki bizler, Efendimize gül remzini asırlar önce vermişiz.
Sordum sarı çiçeğe
Gül sizin neniz olur
Çiçek der ki ey derviş
Gül Muhammed teridir.
Böyle söylemişti Yunus Emre
Yine aynı asrın sonlarında Divan şairimiz Fuzuli, Efendimiz için yazdığı Su Kasidesinde mealen şöyle seslenmişti:
"Gül yetiştirmeye hevesli olan bahçıvan, o bahçeyi suya versin, sele versin, bahçeyi seller alıp götürsün de bahçıvan boşuna zahmet çekmesin. Zira değil bir gül bahçesine, bin gül bahçesine de su verse, O’nun gibi bir gül bir daha asla açmayacaktır.
Son dönem şairlerimizden Yahya Kemal de Efendimize olan engin sevgisini ifade ederken;
Zaman o gül gibi bir gül görmedi zaman olalı
Gülün güzelliği dillere destan olalı demiştir.
Görünen odur ki Efendimiz (S.A.V)’in güzelliği çoğu zaman güle benzetilmiş, Sevgili Efendimiz hep gül ile aynileştirilmiştir. Hal böyle olunca Efendimizi tüm güzellikleriyle tanıtmaya çalışan bu sete Güllerin Efendisi" isminin verilmesinin mahzurlu olmadığını düşünüyorum. Alışılmış Siyer-i Nebi isimlerinin dışında, son günlerde oldukça popüler olan böyle bir ismin tercih edilmesi, öyle sanıyorum ki bu çalışmanın öncelikli hedef kitlesinin ilgisini çekmesi açısından da uygun bir seçimdir.
Yine Efendimizin hayatının böyle bir slayt programıyla sunulmasının da önemli olduğu kanısındayım. Zira görsellikten hoşlanan, bilgisayarın başında neredeyse sabahlayan, ancak kitap okumak için bir türlü vakit bulamayan bir kısım genç arkadaşlarımız böylelikle Efendimizi tanıma imkânı bulacaklardır.
Bu ümit ve temenni ile emeği geçen herkese önce en içten tebriklerimi sonra teşekkürlerimi iletiyorum.
Efendimizi yüceltme adına yapılan hatalara dair ise şunları söylemek isterim.
Her şeyden önce Efendimizin buna ihtiyacı yoktur. O’nu Rabbimiz sevmiş ve kendisine dost edinmiştir. Cenab-ı Hakkın sevgisi ve bu sevginin en ileri seviyesi demek olan dostluğunun ötesinde, bir Peygamberi yüceltecek hiçbir şey olamaz. Yalnız şunu da unutmamak gerekir ki; bu konu bir iman umdesi değildir.
Dolayısıyla doğru olduğunu varsayıp kabul etmek kadar doğru olmadığını düşünüp reddetmekte olasıdır. Böyle bir mucizenin ya da benzerlerinin doğruluğunu kabul etmekle, elinde olağan üstü güçleri olan bir peygamber görüntüsü çizmiş olmayız. Bu durum bana göre O’nun örnek olma vasfına bir engel de teşkil etmez. Zira mucizenin gerçek sahibi Allah-u Tealadır ve onun peygamber eliyle ortaya çıkması bu gerçeği değiştirmez. Aynı şekilde bu olayların doğru olmadığını kabul etmekte, Efendimiz adına bir eksiklik olmayacağı gibi, O’nun hak katındaki değerini de düşürmeyecektir.
Bizler Kâinatın Efendisini sevmek, itaat etmek, örnek alıp O’na uymakla mükellefiz. Pek tabiidir ki O’nu örnek almak, O’na tabi olmak önce O’nu hakkıyla sevmeyi gerektirir. Çünkü hiç kimse sevmediği birini kendisine model olarak seçmez. Ancak O’nu sevmemiz de, O’nu tanımamız ölçüsünde olacaktır.
Bu yüzden O’nu daha doğru tanıma adına bu konunun tartışılması ve araştırılması mümkün ve elzemdir.
Konuyu gündeme taşıyan Sayın Süleyman Topsakal, "Niyetimin doğru anlaşılması ümidiyle..." diyerek sözlerini tamamlamıştır. Elbette bizler birbirimizi yanlış anlama eğiliminde olamayız. İnananlara karşı hüsnü zannımızı muhafaza etmenin Efendimizin sünneti olduğunu biliriz. Ve yine biliriz ki; "Mü’minin niyeti amelinden hayırlıdır."
Bu hasbihalin önce hasbihal düzeyinde kalmasını, sonuç itibari ile de hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Yüce Mevla’mız her şeyden önce hepimizin niyetini kabul buyursun.
Ankara’dan herkese Selamlar, Saygılar...
A. Ünal AYDIN
  14.05.2012